GÖKTEKİ DEĞERLERİN ARDINDAN GİDİN
GÖKTEKİ DEĞERLERİN ARDINDAN GİDİN
Kol 3:1-5 Mesih’le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı’nın sağında oturuyor. Yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün. Çünkü siz öldünüz, yaşamınız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır. Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz. Bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini fuhşu, pisliği, şehveti, kötü arzuları ve putperestlikle eş olan açgözlülüğü öldürün.
Okuduğumuz ayetlerde imanlı, Mesih’le birlikte ölmüş, O’nunla gömülmüş ve O’nunla birlikte ölüler arasından dirilmiş olarak görülür. Tüm bunların ruhsal anlamı; Mesihten önceki yaşamımızdan ayrılıp yeni bir yaşam biçimine, diri Rab İsa Mesih’in yaşamına girmiş olduğumuzdur. Mesih’le birlikte dirildiğimize göre, gökteki değerlerin ardından gitmeliyiz. Halen daha yeryüzündeyiz, ama kendimizi ruhsal yönden geliştirmeliyiz.
Bir Mesih inanlısının görünüşü de fazla dünyevi olmamalıdır. Olayları dış görünüşe göre değil, sonsuzluk ve Tanrı’ya göre önemleri açısından değerlendirmelidir.
Vincent’in düşüncesine göre 1.ayetteki “ardından gidin” ifadesi çabayı, 2.ayetteki “düşünün” ise içten gelen isteği ortaya koymaktadır. Düşünün sözcüğü aynı şekilde Filipililer 3:19’da da yer alır: “Bu dünyayı düşünürler.”
A.T. Robertson şöyle yazar: “Bir Hristiyan imanlı yaşamı Mesih inanlısının cenneti aradığı ve düşündüğü anlamına gelir. Ayakları yeryüzündedir, ama başı yıldızların yanındadır. Bu dünyada cennetin bir vatandaşı olarak yaşar.”
Bizlerin Mesih’le O’nun ölümünde bir olmamızın karşılığı, O’nunla dirilişinde de bir olmaktır. Birincisi bizi insanın dünyasından ve bilgeliğinden ayırır. İkincisi ise bizi, Tanrı’nın dünyasıyla ilişki içine sokar. 3.bölümün ilk dört ayeti, içinde bulunduğumuz kutsallığı açıklar.
Pavlus, imanlının öldüğünü söylerken eylemin kendisinden değil, durumdan söz etmektedir. Ölümünde Mesih’le birleşmiş olduğumuzdan Tanrı, bizim kendimizi O’nunla birlikte ölmüş gibi görmemizi ister. Günah işlemeye ve ayartılmaya açık olduğumuzdan, yüreklerimiz bu gerçeği tartışmaya her zaman hazır durumdadır. Ancak imanla kendimizi Mesih’le ölmüş kabul ettiğimizden bu, harika bir şekilde yaşamlarımızın ahlâki gerçeği haline gelmektedir.
Benliğimizin ölmüş olduğunu düşünerek yaşarsak, yaşamlarımız da Rab İsa Mesih’in yaşamına gitgide daha benzer hale gelecektir. Elbette hiçbir zaman bu yaşamda mükemmelliğe ulaşamayacağız, ancak bu, her imanlıda sürüp gitmesi gereken bir süreçtir. Yalnızca ölmedik, yaşamımız da Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır. Dünyasal insanı ilgilendiren şeyler, üzerinde yaşadığımız bu gezgende bulunur. Bununla birlikte imanlıyı en çok ilgilendiren şeyler, Rab İsa Mesih’in kişiliğinde gizlidir. O’nun geleceği ile bizimki birbirinden ayrılmaz. Yaşamımız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklı olduğundan, kendimizi bu dünyanın gereksiz şeyleriyle meşgul etmemeliyiz. Ancak, yaşamınız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır ifadesiyle bağlantılı olarak bir başka düşünce daha söz konusudur. Dünya, bizim ruhsal yaşamımızı görmez. İnsanlar bizi anlamaz. Yaşam biçimimizin acayip olduğunu düşünürler. Güdülerimizi, düşüncelerimizi ve yaşam biçimlerimizi kavrayamazlar. Kutsal Ruh hakkında şöyle yazılıdır: “Dünya O’nu ne görür, ne de tanır.” Bu söz aynen bizim ruhsal yaşamımız için de geçerlidir; yaşamımız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır. 1.Yuhanna 3:1’de şunu okuruz: “Dünya Baba’yı tanımadığı için bizi de tanımıyor.” Dünyadan ayrı olmanın gerçek nedeni, dünyanın anlamamasından çok imanlıyı yanlış anlamasıdır.
İmanlının Mesih’teki payının tanımını doruğa çıkarmak için elçi şimdi de Mesih’in tekrar gelişine döner. Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz. Şu anda O’nunla birlikte dirilmiş olarak insanların görmediği ve anlamadığı bir yaşamı yaşıyoruz. Ancak Rab İsa’nın kendi kutsalları için döneceği gün yaklaşıyor. O zaman biz, O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceğiz. O zaman insanlar bizi anlayacak ve neden öyle davrandığımızı kavrayacaklardır. Fakat o kişiler için artık çok geç olacaktır.
3.ayette öldüğümüz belirtiliyor. Burada bedenin dünyasal eğilimlerini öldürmemiz söyleniyor. Bu iki ayet, bir imanlının konumu ile durumu arasındaki farkı açıkça belirlemektedir. Konumu ölmüş olmasıdır. Durumu ise, iç varlığının dünyasal eğilimlerini öldürerek kendisini günaha ölmüş sayması olmalıdır. Konumumuz Mesih’teki konumumuzdur. Durumumuz, kendimizin ne olduğudur. Konumumuz Rab İsa Mesih’e iman yoluyla Tanrı’nın bize karşılıksız verdiği armağandır. Durumumuz ise Tanrı’nın lütfuna verdiğimiz karşılıktır. Burada yasa ile lütuf arasındaki farka da dikkat etmeliyiz. Tanrı şöyle demiyor: “Eğer günahtan uzak bir yaşam sürerseniz, sizi Mesih’le ölmüş olma konumuna getiririm.” Bu, yasa olurdu. Konumumuz kendi çabalarımıza dayanırdı ve söylemeye bile gerek yok, kimse bu konuma ulaşamazdı. Bunun yerine Tanrı şöyle di-yor: “Karşılıksız olarak Rab İsa’ya inanan herkese gözümde iyi olan bir konum veririm. Şimdi gidin ve böylesine yüksek bir çağrıya uygun bir şekilde yaşayın.” Bu lütuftur! Elçi bedenin dünyasal eğilimlerini öldürmemizi söylerken, fiziksel bedenimizin üyelerini harap etmemizi kastetmiyor! Bu bir benzetmedir ve izleyen cümlelerde açıklanmaktadır. Eğilimler sözcüğü, arzu ve nefretin Kutsal Kitapta sıralanan değişik biçimlerini belirtmek için kullanılmıştır. Fuhuş (Cinsel ahlâksızlık) genellikle, evlilik dışı cinsel ilişkiyi ya da ahlâksızlığı tanımlamada kullanılır. (Mat.15:19; Mar.7:21). Bazen daha geniş bir anlamı da olabilir. Pislik, eylem, düşünce ya da konuşmadaki kirliliğe göndermede bulunur. Burada fiziksel olandan çok ahlâki pislik kastedilmektedir. Şehvet, güçlü ve kontrol altında tutulamayan istekleri belirtir. Kötü arzu, güçlü ve sıkça da şiddete yönelik istekleri kasteder. Açgözlülük genelde, hırsla daha çok şeye sahip olma isteği anlamındadır, ancak burada özellikle putperestliğe eş değer olan cinsel isteği, kutsal olmayan bir şekilde doyurma isteğidir. Liste eylemlerden başlayıp güdülere yönelir. Cinsel günahların değişik biçimleri tanımlanır; sonra asıl bulundukları yere, yani insanın açgözlü yüreğine varılır. Tanrı sözü, cinselliğin özünde kötülüğün bulunmadığını açıkça öğretir. Tanrı insanı yaratırken üreme gücüyle donattı. Tanrı’nın yarattıklarına lütufkâr bir şekilde bağışladığı bu şeyler, iğrenç ve kurallarına aykırı olarak kullanıldığında günah ortaya çıkar. Cinsel günahlar, Pavlus’un zamanında putperest dünyanın önde gelen günahıydı ve kuşkusuz bugün de ilk sırada gelmektedir. İmanlılar kendilerini Kutsal Ruh’a adamadıkları zaman, cinsel günahlar sıklıkla yaşamlarına girip düşmelerine neden olur.
Bizi bu ve diğer günahlardan uzak tutacak ve bu günahların sonucundan koruyacak yegane şey İMANDIR. Mesih İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak imanla kabul eden kişide Kutsal Ruh yaşar. Ve Kutsal Ruh da bu kişiyi Tanrı’nın isteği ve amacı doğrultusunda yönlendirir. Geçmiş hayatına tövbe edip Mesih’e sarılan (iman eden) herkes Kutsal Ruh’la yaşar. Siz de eğer Mesih’e iman etmemişseniz bugün imanla Tanrı’nın isteğini yapabilirisiniz ve Kutsal Ruh ile yaşayabilirsiniz.
23 Ocak 2022 Vaiz Selçuk YILMAZ’ın vaazından adapte edilmiştir.